SİVRİHİSAR'LA İLGİLİ MAKALELER-DENEMELER-ANILAR |
|
Yunus Isın 2 Aralık 2007
ARASTA Sabah erken oluyor Sivrihisar’da. Erkenden uyanıyorum. Dışarıda serin ve tertemiz bir hava. Kuşlar hep bir ağızdan “Günaydın” diye çığlıklar atıyor. Sokağa çıkıyorum. Yüzyılların yorgunluğunu taşıyan sokaklardan geçiyorum. İçinde insanların yaşadığı eski evler hala nefes almaya devem ediyor, gülümsüyor, terkedilmis yaşlı boş evler ise can çekişiyor; viran pencereleri ağlıyor sanki. Farkına varmadan ayaklarım arastaya götürüyor beni. Birbirine bitişik yemeniciler, demirciler ve bakırcılar arastasında buluyorum kendimi. Kapalı dükkanlar arasından yürüyorum. Yüzyıllarca kıpır kıpır yaşamış bu Arasta’nın 30-40 yıl öncesindeki son tanıklarından biri olarak, bu sessizliği hüzünle seyrediyorum. Yeni fırın çalışıyor, yanındaki kahve açık. Birkaç ihtiyar müşteri sıkıntılı oturuyorlar kahvede. Kendime bir çay söyleyip oturuyorum kahvenin önüne. Karşıda amcamın(Hasan Isın) bakırcı dükkanı sanki birazdan açılacak. Bakkal Hüseyin Amca gelecek biraz sonra. Sanki günlerden Çarşamba ve erkenden açılacak dükkanlar. Ben yürüyeceğim arastanın başından. Dükkanlardan yükselen sesleri dinleyeceğim. Ustaların, kalfaların, çırakların koşuşturmasına, ter kokularına karışan duman kokusuna biraz ileride haşhaş yağı kokusu karışacak.** Ustalarının bakışlarına göre, yapacakları işi anlıyor kalfalar. Çıraklar, çoktan sabah çaylarını söylediler ustaları için. Ustalar evlerinde ya da çarşıdaki lokantada içtikleri çorbanın üzerine çaylarını içecekler. Komşularına “Hayırlı işler” dileyip deriden iş önlüklerini takacaklar. Dünyanın en iyi orkestralarına taş çıkaracak bir ritm başlayacak birazdan. Yemenicilerin muşta seslerinin ahengine demirci ustalarının örslerinden yükselen çekiç sesleri karışacak. Bakırcı ustalarının çekiç ve tokmak sesleri ayrı bir ahenklele tamamlayacak bu ritmi. Yüzlerce üyeli orkestranın hergün bestelenen bir şarkısı daha icra edilecek arastada. Şimdi müşteriler de dolduracak arastanın sokaklarını. Zevkle dinleyecekler bu inanılmaz derecede güzel sesleri. Yemenicilerin, saraçların derilerinin kokusunu duyacaklar önce. Sonra demir, bakır kokusunu. Evet hala burnumu sızlatan o güzel demir bakır kokusu, ustaların çırakların alın terine karışacak. Ayrı bir dünyada yaşıyor sanki arastanın misafirleri.Usta, kalfa, çıraklar arasındaki saygı, sevgi ilişkisi, komşular arasındaki dayanışmaya temel oluyor. Müşteriye karşı sorumluluk zirveye çıkıyor bu ilişkide. Yıllar sonra kalite ve müşteri memnuniyeti için dünyada harcanan çabanın, yüzyıllardan beri arastada nasıl sağlandığını düşünüyorum hüzünle. Kendimi şanslı hissediyorum,çocukluğumda, gençliğimde, havasını solumaktan, terbiyesini almaktan bu büyülü arastanın. Ve tek tek hatırlıyorum arastayı canlı tutan insanları. Şadırvandan iniyorum arastaya, selam veriyorum sırayla tüm esnafa, zanaatkarlara, kalfalara, çıraklara, müşterilerine arastanın. İşte erkenden işinin başında yemenici Dilaver amca, Zalik amca, Uykucu Mehmet amca ve oğlu İbrahim, Hakıkların Ömer amcanın oğulları Osman ve İhsan abiler, kunduracı Çakır amca ve oğulları Osman ve İhsan. Hacıvellerin dükkanı açılmış. Veli amca erkenden gelmiş yine. Hacı kasım amca vitrine ayakkabıları diziyor. İşte saatçi Mehmet ve Süleyman amcalar başlamışlar saatleri tamir etmeye. Vitrindeki onlarca köstekli saatlere bakıyorum hayranlıkla,cocuklugumdaki gibi. Çukurahan’ın eski kapısından bakıyorum içeri. Nalbant Aşıkların Mustafa, arabacı dükkanlarının ustaları islerinin basındalar , Horozun Lütfi amca han’a gelenlere yer göstermekle meşgul. Sokağın soluna gidiyorum, Köfteci Dayı gülen yüzüyle selam veriyor, kunduracı Emir amcanın dükkanında şimdi kunduracı Dayı var. Bitişiğindeki kahvede oturanların çoğu orada Trampetlerin Ahmet amcayı hatırlar mı acaba?Eskici Cakıremmi,dükkanı olmadıgından,Bakkal İsmail’in kösesinde sergisini acmıs,örsünü,civilerini,kösele ve deri parcalarını cıkarmıs,kullanacagı ipi balmumundan geciriyor. İşte Çandırlı Rıza amca ayakkabı tamirine başlamış. Yanında kunduracı Kemal ve Kasap Ahmet çaylarını içiyorlar. Saraç Kemal koşumları asıyor şimdi, yağcı Ali emminin yaghanesine giriyorum, ocakta kavurduğu haşhaştan istiyorum biraz.Yaghanede kavrulmus hashası sıktıgı presi ceviren at,Aliemminin gözbebegi.Atıyla konusuyor calısırken. Berber Ahmet şimdi matbaada basacağı davetiyeleri dizmekle meşgul,Yıllar önce berberlik yaptıgı eski Arastayı düsünüyor belki. Karşıda marangoz Mustafa, ortakları Nadir ve Basri hızar makinalarını çalıştırıyorlar. Eskici Hebip emmi gülümsüyor. Köfteci Kadir amcanın dükkanında şimdi bacacı Mehmet marangozluk yapıyor. II Trampetlerin Yemenici dükkanı tıklım tıklım dolu.Yemenici,Sarac Ustaları,Kavaflar,dükkanın baskösesine sırayla oturmuslar.Kalfalar ve cıraklar kapıya dogru sıralanmıslar.Genelde bayram arifelerinde yapılan bir tören yapılacak.Bir kac yemenici kalfasının ustalıga yukselmesinin töreni,”BASKALIK TORENİ”. Yemenici Uykucu Mehmet,en yaslı usta olarak,toreni, yönetecek.Mehmet Amca Yemenicilik zanaatının önemini anlatarak baslıyor söze,usta olmanın zorlugunu,sorumluluklarını sıralıyor ardından. Usta adayı kalfalara sorular soruyor,meslekle ilgili,sonra diger ustalar soruyorlar sorularını sırayla. Kalfalar heyacanlılar ama her soruya cevap veriyorlar.Onlar cevapladıkca ustaları rahatlıyorlar,kalfalar da hem ustalarını hem kendilerini mahcup etmedikleri icin haytlarının en mutlu anlarından birini yasıyorlar. Sınavı gectiler,Usta oldular,”BASKALASTILAR”. Simdi tatlı ve cay ikram ediliyor tüm misafirlere. Yeni Ustalar,Bayrama birgün erken baslıyorlar.
III
Tekrar geri dönüp, aşağıya doğru iniyorum arastadan. Bakkal Uzunzalelerin Enver’in dükkanında renkleri solmuş bisküvi kutularını seyrediyorum.Hemen yanında Berber İsmet ve karsı dükkandaki Yemenici İsmet,Sarac Serafettin ,kahveci Sarıkavaklı Ahmetin getirdigi caylarını iciyorlar.Yemenici Halil Emmi, Kececi Neset Nalbant Kara Mustafa yorucu bir Carsamba icin hazırlar. Nalbant Kara Mustafa’nın yüksek tavanlı dükkanı üzerindeki lafayı (levhayı) anımsıyorum.Dükkanın üzerindeki yuksek kirisine lafayı asarken yasananları hatırlıyorum birden. Arastada gün aksama devrilirken,Arabacı Hafız Usta, eski bugday pazarının yanıdaki dükkanında, hergün oldugu gibi,isi kalfa Cafer’e bırakıp,önlügünü cıkarıp,takım elbiselerini ve fötr sapkasını giyip , Alemsah Türbesinin yanıdaki parka gitmek ve zanaatkar arkadasları ile kahve icip sohbet etmek icin arastaya dogru yuruyor.Nalbant Mustafa Amca “NALBANT KARA MUSTAFA “lafasını asmak icin bir at arabası bulmus,üzerine varil koymus kendiside varilin üzerinde lafayı asmak icin cekicle civiye vurmaya basladı.Cekicin sesi arbanın atını ürküttü ve at birden yuruyunce varıl devrildi,Mustafa Amca yere düstü kafası kanlar icinde kaldı. Hafız Usta kosarak yerden kaldırdı Mustafa Amcayı,mendili ile kafasındaki kanları sildi ve o filozof tavrıyla konustu; -Aslanım Mustafa,bize LAFA lazım degil,KAFA lazım,su arabanın tekerine bir tas koysaydın olmazmıydı? Mustafa Amca’nın dükkanı kapandıktan sonra bile yıllarca o lafa orada durdu ve Arastanın sakinlerine hep Hafız Usta’nın kafasındaki bilgeligi hatırlattı. Hafız Usta, Arastadaki zanaatkarlık ve sanatkarlık anlayısını,Ustalarından devraldıgı birikimi,kalfalara,cıraklara aktarma görevini hakkıyla yerine getiren Ustalardan biriydi. Oglu Metin Yurdanur’a aktardıgı sanat birikimi ise Sivrihisar’ın girisinde, “Dünyanın ortasındaki”Nasrettin Hoca heykeli ve Türkiyenin dörtbir yanıdaki heykellerin yanısıra,Macaristandaki Mimar Sinan heykeli ile dünyanın dörtbir yanında Sivrihisar’ın,Arastanın gururu olarak yerini aldı. IV Kahvedeki telefonun sesi ile sanki rüyadan uyanıyorum.30 yıl öncesindeki Arasta gezintisi sona eriyor.Kahvenin önündeki meydan bombos.Dükkanlar kapalı.Hareketsizligin hüznü hakim Arastaya. Sadece Kalaycı Hamdi’nin dükkanı acık,birde yorgancı ile bakkal dükkanı acılmıs.Kahveden bakıyorum Arastaya,Karaoglanların eski fırın,berber,Magıların Demirci Ruhi ve Muhterem’in tamirci dükkanı,Kalaycı Aliihsan,Demirci Etegin Hasan ve Topalın Hamdi ve İsmet ‘in dükkanları kapalı. Kahveden kalkıp yürüyorum Arastanın ortasından.Kececi Onbasıların Hüseyin,Kalaycı Mustafa Tombak,Yagcı İsmet,Demirci Topalın Faik,Demirci Sükrü,Kalaycı Mehmet,Sadı,Arabacı Hüseyin,Sükrü Tombak,Kalaycı Fikret,Cafer Kalfa,Sarac Hüseyin ,hicbiri yoklar dükkanlarında artık. İlerde hala Arastada Babalarının meslegini sürdüren, Kofteci Dayının Oglu ile Sarac Serafettin’in Oglu,Muhterem Amca ile konusuyorlar.Muhterem Amca,Arastanın hala hayatta olan birkac Ustasından biri.Ustaların Cogu yasamıyor artık.Muhterem Amca, bastonuna dayanıp hergün Arastaya geliyor,kapalı dükkanların arasında arastayı geziyor.Hala kopamıyor,anılarından ve Arastadan. Demirci Topalın Faik’in dükkanının lafası yeride duruyor ve okunabiliyor hala.Fakat Arastanın esas okunması gereken yanı,yüzlerce yıldır ayakta duran bu yapının yokolusu . Yaslı Ustalar,cırak bulmaktaki zorluktan sikayet ederken,biryandan tarımdaki makinalasmanın gelisiminin,biryandan tüketim mallarının üretimindeki yeni üretim bicimlerinin cırakları isci olarak kendine cektigini pek okuyamıyorlardı. Traktör kullanımının artısı,Arabacıları,saracları,nalbantları sahnenin dısına iterken,ayakkabı fabrikaları,yemenicileri,aliminyum ve celik mutfak esyaları üretimi ise bakırcıları,kalaycıları hızla yok ediyordu. Kendi cocukları sanat okulunu bitirip,Almanya’ya,İstanbul’a,Eskisehir’e isci olarak giderken,Arastanın yokolusuda aynı hızla gerceklesiyordu.Belkide bu yokolusa tanıklık etmenin hüznü,acısı kendilerine nasip olmus eski Ustalarında bu dünyadan hızla göcetmelerinin nedenini okuyoruz bu sürecte. Simdi onca yasanmıs güzellikleri ,Arastanın kapalı dükkanlarının,kapalı kapılarının ardında bırakıp,ayrılmak gerekiyor Arastadan,artık tekrar yasanamıyacak olan büyülü dünyadan. Yunus Isın 2 Aralık 2007
ARASTADA KiM NEREDE iDi? Yukardaki kroki ve aşağıdaki 2007 yılına ait fotoğraflar yine Yunus Isın'a aittir.
Contact
info@sivrihisar.net with comments or
questions regarding this site. |